Sağlık & Yaşam

Kaygı ve Kaygı Bozukluğu; Kaygıdan Özgürleşmek

Korku sardıysa dört bir yanımızı. Son günlerde kendimizi, aşırı endişeli hissediyorsak eğer. Sanki kötü şeyler olacakmış duygusuyla, çaresizlik ve üzüntü içindeysek. İş ya da sosyal hayatımızda gerginlik hali, yormuşsa ruhumuzu ve bedenimizi. Kaygı düzeyimiz artmış ve biz artık üstesinden gelemiyorsak. Korku ve kaygı bulutları çökmüş üzerimize, yoğun kaygı yaşıyoruz ve korku düzeyimiz artmış demektir. Bu durum, ayrıca kaygı bozukluğu sorununu da beraberinde getirebilir.

Sağlıklı bir yaşam için, sorunun farkında olmak ve kaygıdan özgürleşmek önemlidir.

Sevgi ve sevgiyi hissetmek ise, yaşama sevinci ve umut verir. Denge ve uyum getirir. Enerjimizi yükseltir. Olumlu düşünmemize katkı sağlar. Şiddetli kaygı halini iyileştirir. Öyleyse; sağlıklı bir yaşam için, kaygı düzeyini azaltmak ve yerine sevginin iyileştirici gücünden faydalanmak gerekir. Koşulsuz sevginizi gönderin yaşamın ruhuna. Önce kendinizi ve tüm canlıları koşulsuz sevin. Sevginin gücüyle, kaygıdan özgürleşin!

Kaygı ve Kaygı Bozukluğu Nedir?

Korku ve kaygı, sağlığın iki sinsi düşmanıdır. Birbirine benzemekle birlikte, iki farklı kavramdır aslında korku ve kaygı. Ama kaygı korkuyu besleyen bir rol üstlenir çoğu zaman. Türk Dil Kurumu korkuyu: “Bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı” olarak tanımlarken, kaygı ise “Genellikle kötü bir şey olacakmış düşüncesiyle ortaya çıkan ve sebebi bilinmeyen gerginlik duygusu” olarak tanımlanmıştır.

Korku yaklaşan bir tehdide karşı ortaya çıkan bir duygu iken, kaygı gelecek olan bir tehlike için hissedilen bir duygudur. Korku ve kaygı, huzurumuzu kaçırır. Enerjimizi düşürür. Umutsuzluk hissi yaratır. Hafif düzeyde bir kaygı motivasyon sağlarken, şiddetli bir kaygı genel motivasyonu bozar. Yaratıcılığı ve üretkenliği azaltır. Korku ve kaygı, düşük titreşimde rezonansı olan duygulardır.

Anksiyete olarak da tanımlanan kaygı bozukluğu ise, şiddetli düzeyde korku ve panik duygusu yaşamadır. Kaygı bozukluğu durumunda, kişinin kaygı ve korku şiddeti oldukça yüksek ve yaşam kalitesini bozacak düzeyde yoğun hissedilmektedir.

Kalbin, beyinden daha güçlü bir manyetik etkisi vardır. Ruhlarımızın birbirine dokunan elidir, sevgi dolu kalplerimiz. Korku ve kaygı karanlığa tutsak ederken, sevgi aydınlatır yolumuzu. Sevgi, olumlu düşünmemizi sağlayan en güçlü duygudur. Sevgi, umut tohumları eker kalplere. Sevgi, iyileştirir ve huzur verir. Sevginin yüksek bir titreşimi vardır. Korku ve kaygı ise, düşük düzeyde titreşimiyle bizi sadece çıkmaza sürükler.

Sağlıklı bir yaşam için, yükseltelim yüksek titreşimde duygularımızı o zaman. Korku ve kaygı, bizi ele geçirmesin asla. Kaygıyı irademizle önleyelim ve kaygıdan özgürleşelim. Kaygı bozukluğu sorunu yaşamamak için, yaşamla denge ve uyumu kaybetmeyelim.

Kaygı ve Kaygı Bozukluğu Nedenleri Nelerdir?

Hayatta bazı şeyler vardır ki, hepimizde zaman zaman korku ya da kaygı yaratır. Yaşantımızda var olan koşullarımıza ve kişisel özelliklerimize göre, kaygı verici faktörlerin etkileri farklı olabilir. Kimimiz düşük ya da hafif düzeyde, kimimiz şiddetli ya da panik halinde tepkiler gösterebiliriz kaygı yaratan durumlara. Kaygının şiddeti artar ve panik hali yaşarsak eğer, bu durum kaygı bozukluğu sorununa neden olabilir. Bu nedenle; durumun farkında olmak, sakin kalmak, dengemizi korumak, korku ve kaygı yönetiminde etkin başarı için önemlidir.

Neler bize kaygı verir. Farkında olalım ve tepkilerimizi kontrol edelim irademizle. Kaygı durumu oluşturan bazı etkenler şunlardır:

  • Ölüm, sakatlık, hastalık ya da hastaneye yatış
  • Tıbbi tedavi görme zorunluluğu
  • Sağlığa yönelik tehditler
  • Sağlık hizmetine ulaşım sıkıntıları
  • Sağlık durumundaki değişiklikler
  • Ayrılma/boşanma ya da aile bireylerinin kaybı
  • Başarı ya da başarısızlık
  • İşsizlik, yeni bir iş ya da terfi
  • Bireysel ya da toplumsal değişimler
  • Mal, para ya da servet kaybı
  • Kültürel baskılar
  • Göç, iklimsel değişimler ya da çevresel kirlilik
  • Emniyet tehlikesi
  • Gebelik, ebeveyn olma ya da toplumsal rollerde değişme
  • Duygusal kayıplar
  • Yaşlanma ve etkileri
  • Cinsel gelişme, gelişimsel krizler
  • Ekonomik sorunlar
  • Başkalarınca kabul görmeme
  • Beden imajıyla ilgili değişimler
  • Yerleşim yeri değişiklikleri, nüfus patlamaları ve doğal afetler
  • Ulaşım, iletişim ve teknolojik gelişmeler
  • Kentleşme sorunları
  • Benlik saygısını yitirme
  • Beklenmeyen olaylar
Kaygı ve Kaygı Bozukluğu; Kaygıdan Özgürleşmek
Kaygı ve endişe

Elbette, bizim için kaygı yaratan birçok faktör söz konusu olabilir. Mesela; dış faktörleri kontrol edemeyebiliriz. Fakat, kaygı yaratan faktörlere olan tepkimizi kontrol etmek bizim elimizdedir. Farkındalık, bu anlamda önemlidir. Sorunun farkında olmak! Tepkilerimizin farkında olmak! Yaşamın farkında olmak! Farkındalık; bize korku ve kaygı veren durumları yönetebilme, kaygının şiddetini azaltabilme imkânı sağlar. Böylece kaygı bozukluğu sorununu önleyebiliriz.

Kaygı Durumunda Yaşananlar

Kaygıyı hafif düzeyde yaşamak; mantık yürütme ve etkin problem çözme yeteneğini kaybetmeden durumu yönetmemize olanak sağlar. Fakat kaygı yaratan duruma karşı panik halinde olmak; kontrolümüzü kaybetmemiz, düşünce ve davranışlarımızın anormalleşmesi demektir. Bu durum bize şiddetli korku hissi ve kriz yaşatabilir. Kaygı halinin uzaması ve kontrolden çıkması, kaygı bozukluğu ile ilgili sorunlar yaşatabilir. Sağlıklı bir yaşam için, korku ve kaygı yönetimi önemlidir.

Kaygı kavramını, psikoloji alanında ilk kullanan ve tanımlayan Freud olmuştur. Freud korkunun belirli bir kaynağa dayanırken, kaygının kaynağının belirsizliğine ve egonun bir işlevi olduğuna vurgu yapmıştır. Ayrıca Freud, kaygının fiziksel ya da toplumsal çevreden gelen tehlikelere karşı kişiyi uyarma, uyumunu sağlama ve yaşamı sürdürme gibi bir rolü olduğunu savunmuştur.

Korku kaygıdan daha kısa süreli ve daha şiddetli gelişen bir duygu iken, kaygı daha uzun soluklu ve yıpratıcı bir duygudur. Kaygı, algı ve düşüncelerimizi etkiler ve gerilim yaratır. Düşük düzeyde bir kaygı yaşamdan keyif almamızı sağlarken, yüksek düzeyde kaygı stres hormonlarımızın daha fazla salgılanmasına neden olur. Bu durum; beyne olan etkisiyle motivasyonumuzu azaltarak, öğrenmemizi zorlaştırır. Kaygının artmasıyla duygusal, davranışsal, bilişsel ve fizyolojik bazı sorunlar ortaya çıkar. Endişe hali, sinirlilik, gerginlik, huzursuzluk, isteksizlik, yetersizlik hissi ve kaçınma gibi sorunlar da yaşanabilir.

Kaygı Belirtileri Nelerdir?

Kaygının fizyolojik etkilerini size şöyle özetleyebilirim: Bireysel ya da sosyal bir tehditle mi karşılaştık. Beynimizde hipotalamus ve ardından sempatik sinir sistemimiz uyarılır. Bu durum adrenal bezinden, bazı stres hormonlarının salgılanmasına neden olur. Kan basıncımız yükselir, cildimiz soğuk ve soluk bir hal alır. Kalp atışlarımız hızlanır ve kaslarımız gerilir. Karaciğerdeki glikojen (yedek şeker depoları) kana karışarak, kan şekeri (glikoz) seviyemiz yükselir. Ardından bir takım hormonların vücudumuzda yarattığı etkiyle, karşılaştığımız olası tehdide karşı koyabilmemiz için daha fazla enerji yükleniriz. Beyne giden kan akışının artması ile uyanıklık durumu gelişir ve biz tehdide karşı gerilmiş haldeyizdir.

Kaygı durumu kendimizi savunmamız amacıyla, bedenimizde “savaş ve kaç” hali yaratır aslında. 

Kaygıyla Birlikte Hissedilen Fizyolojik Belirtiler

  • Ağızda kuruma ya da sulanma
  • İştah değişiklikleri
  • Bulantı, kusma, yutma güçlüğü
  • Bağırsak işlevinin bozulması
  • Baş dönmesi
  • Bayılma hissi/bayılma
  • Yüzde kızarma ve yaygın terleme
  • Solunumda değişiklikler
  • Çabuk yorulma
  • Ağrılar
  • Uykuya dalmada güçlük, uykusuzluk ya da uykuda huzursuzluk
  • Kaşınma krizleri
  • Sıcak/soğuk basma nöbetleri
  • Ateş basması
  • Kan basıncında değişiklikler

Kaygı bozukluğu sorunu yaşıyorsak eğer; bu durum aile, iş ve sosyal yaşantımızı olumsuz etkileyebilir. Günlük yaşam alışkanlıklarımızı etkileyerek, dikkat dağınıklığı oluşturabilir. Depresyon sorunu yaşatabilir. Yaşam kalitemizi etkiler. Genel olarak, yaşamla olan uyum ve dengemizi bozar kaygı bozukluğu sorunu.

Kaygının Sağlığa Etkileri

Kaygı yaşamın normal bir parçası olsa da, kimi zaman kaygı durumu baş edilemez hale gelebilir. Kaygı süresinin uzaması, yaşamla olan uyum ve denge halimizi bozabilir. Kaygının şiddetinin artması ya da kaygı süresinin uzaması, sağlığımızı da olumsuz etkileyecektir.

Kaygının fizyolojik etkileri dışında, bütünsel sağlığımızı bozan başka etkileri de vardır. Kaygı durumunun bu etkileri; bilişsel, duygusal ve davranışsal etkiler şeklindedir. Bu etkilerin, ortaya çıkan belirtileri ise şöyledir:

  • Dikkat dağınıklığı ya da aşırı uyanıklık hali
  • Gerçek dışı hisler
  • Bulanık görme
  • Düşüncelerde bulanıklık
  • Düşüncelerde duraksama
  • Objektif düşünme güçlüğü
  • Nedenselleştirme güçlüğü
  • Unutkanlık ya da hatırlayamama
  • Konsantrasyon güçlüğü
  • Korkulu düşüncelere kapılma
  • Kontrolü kaybetme korkusu
  • Başa çıkamama korkusu
  • Travma ya da ölüm korkusu
  • Aklını yitirme korkusu
  • Bilişsel sapmalar
  • Sürekli endişe hali ve dehşet duygusu
  • Gerginlik, sinirlilik, çaresizlik ve tedirginlik
  • Huzursuzluk
  • Kaçınma ya da kaçma
  • Hareketsiz dona kalma
  • Konuşma akışında bozulma
  • Koordinasyon bozukluğu

Kaygıdan Özgürleşmek

Korku ve kaygı, enerjimizi düşüren düşük titreşimli duygulardır. Bizi bir çıkmaza sokar. Umutsuzluk verir. Sevgi, umut ve inanmak ise enerjisi ve titreşimi yüksek güçlü duygulardır. Bize şifa verir. Enerjimizi ve gücümüzü yükseltir. Motivasyon kazandırır. Farkındalığımızı arttırır. Ruh, beden ve zihin bütünlüğümüzü korur. Kaygıdan özgürleşmemizi sağlar.

 Kaygıdan Özgürleşmek
Kalpten sevginin gücü

O zaman ne dersiniz kaygıdan özgürleşmeye. Kaygıdan özgürleşmek için öncelikle her koşulda farkındalığınızı koruyun. Kendinizi tanıyın. Kendinizi sevin. Sakin ve temkinli olmaya çalışın. En önemlisi, kaygınızı hafif düzeyde tutmaya özen gösterin. Kaygı sizi değil, siz kaygıyı yönetin!

Kaygıdan Özgürleşmek için İpuçları?

Kaygı yönetiminde size yardımcı olabileceğine inandığım bazı ipuçlarını şöyle sıralayabilirim:

  • Sorunlardan kaçmama ya da ertelememe
  • Uyanık ve farkında olma
  • Tehdit edici uyaranlardan kaçınma
  • Problemi kabul etme ve uygun çözüm yolları belirleme
  • Etkili olabilecek uygun çözüm yöntemlerini kararlılıkla ve doğru zamanda uygulama
  • Duygu, düşünce ve davranışlarla kendini yönetebilme
  • Olumlu düşünme, iyimser olma ve olumlama teknikleri uygulama
  • Bireysel ve toplumsal iş birliği içinde olma
  • Zarardan kaçınma ve gerekli önlemleri alma
  • Sabırlı, kararlı ve temkinli olma
  • Dışarıyla uyum ve denge içinde olma
  • Kendi iç dünyanla uyum ve dengede olma
  • Olumsuz düşünce kalıplarından uzaklaşma
  • Müzik ya da enstrüman dinleyerek seslerin iyileştirici gücünden faydalanma
  • Kendimize saygı duyma ve her koşulda kabullenme
  • Kendimiz ve hislerimizle uyum içinde olma
  • Önyargılardan kurtulma ve doğru kaynaktan bilgiyi referans alma
  • Şefkat ve bağışlamanın gücünden faydalanma
  • Kendimizi, tüm canlıları, doğayı ve evrenin sonsuzluğunu koşulsuz sevme
  • Yaşamın sonsuz ihtişamının farkında olma ve yaşamın gücüne inanma
  • Kaygı bozukluğu sorunu yaşandığında, mutlaka ilgili uzman desteğinden faydalanma

Son Söz

Bazen kaygılarımız, korkularımızı körükleyen sinsi bir düşmandır. Bazen de korkularımız, sinsice kaygılarımızın şiddetini arttırır. Bu bir kısır döngü halidir. Bu döngüyü kırmak ise, bizim irademizde saklıdır. Sevgi, umut, iyimserlik, inanç ve sabır yüksek titreşimde rezonansı olan güçlü duygulardır. Akıl, beden ve ruh bütünlüğü ile uyanık olmak farkındalık demektir. Gücünün farkında olmak ve kaygıdan özgürleşmeyi kalpten istemek önemlidir.

Sağlıklı bir yaşam için; kendini sev, hayatı sev, olumlu düşün ve asla umudunu yitirme.

Fotoğraf Unsplash aracılığıyla

Sorumluluk Reddi Beyanı: Bu sitede sunulan içerikler ve materyaller sadece bilgilendirme amaçlıdır. Paylaşımlar tıbbi hizmet, tıbbi talimat veya tıbbi öneri olarak anlaşılmamalıdır. Bu sitede yer alan bilgilerin hiçbiri, sağlık uzmanları ile yapılan görüşmelerin yerini almayı amaçlamamaktadır. Bu nedenle; sağlıkla ilgili her türlü gereksinimiz için mutlaka hekim, hemşire, diyetisyen, eczacı ya da ilgili diğer sağlık uzmanlarına danışmanız ve tavsiyelerine uymanız önemlidir.

Kaynaklar

  1. Türk Dil Kurumu Sözlükleri
  2. Manav, F. (2011). Kaygı Kavramı. Toplum Bilimleri Dergisi, 5 (9); 201-211.
  3. Arslan, B. (2010). Gebelerde Anksiyete ve Depresyonla İlişkili Sosyodemografik Özellikler. Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği Anabilim Dalı. Uzmanlık Tezi. Isparta.
  4. Eroğlu, H. (2006). Durumluluk-Süreklilik Kaygı Düzeyi ile Algılanan Stres, Kontrol Düzeyi ve Stresle Başa Çıkma Stratejileri Arasında İlişkinin İncelenmesi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi. Ankara.